Yerim Var İsmim Var
Benim yer adlarına karşı bir ilgim vardır. İlginç bulduğum yer adlarının nereden geldiğini, nasıl ortaya çıktığını kendimce araştırır netice alamadığım durumlarda tezlerde bulunur, tespit almaya çalışırım. Bilinir ki yer adları araştırması dilbilimin önemli alt dallarındandır. Kelimenin nasıl ortaya çıktığı, nereden geldiği, nasıl değişikliklere uğradığı, ne zaman öldüğü, ki malum dil canlı varlıktır ve ölümü kullanım sahasından çekilmesidir, vs. dilbilimi açısından kıymete haizdir. Ayrıca yer adları bilimi adı verilen bu saha bir çok bilim dalına da fikir vermekte, yardımcı olmaktadır. Yer adları, insanların yerleşim alanına müdahalesi bakımından tarihçiler ve dilciler için bir kılavuzdur. Bağdat isminin verilişi, El Aziz'in iskânı, Ana Dolu menkıbesinden Anadolu'ya uzanış vb. ilginç olduğu kadar tarihin aralanan sayfalarına mesruk bir bakıştır.
Anadolu coğrafyasına Türklerin verdiği adları incelemek noktasında başvurulması gereken en önemli kaynak Tevârih-i Âl-i Osman olsa gerektir. Aşıkpaşazade tarafından yazılan bu eserde, 1299 - 1478 yılları arasında Osmanlı Devleti'nde yaşanan olaylar anlatılır. Bu eser yazarı bilinen, gerçek anlamda ilk Osmanlı tarihidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarının öyküsünü akıcı, açık bir dil ve heyecan verici bir üslûpla görgü tanığının kaleminden okunabilir. Tevârîh-i Âl-i Osmân veya Âşık Paşazâde Tarihi adıyla anılan bu eser Kültür Bakanlığı tarafından 1988 yılında sadeleştirilerek basılmıştır. Bu mühim eserde on bir tane yerin ad alması hakkında bilgi de bulunmaktadır. Bunlar: "Ca’ber Kalesi’nin önünde yer alan mezar, Karacahisar tekfurunun kardeşi Kalanoz’un öldürüldüğü yer, Sultan Alaaddin’in Tatar ordusu ile savaştığı yer, Nilüfer Hanım’ın yaptırdığı köprü, Yenişehir, Çavuşköyü, Geyik Baba zaviyesi, Ece Ovası, Sırp Sındığı, Polonya Hisarı ve Göynüklü Köyü’dür." (Zeyl: Bu adlarla ilgili alıntıyı yorum kısmında okuyabilirsiniz - http://www.turkishstudies.net/Makaleler/1635906009_105_elif_dulger.pdf)
Osmanlıca bilgisi olanlar için oldukça Lütfi paşa tarafından düzenlemesi yapılmış 1922 basımı Aşıkpaşazade Tarihi şu adreste okunabilir: http://www.gereklitarama.com/2010/09/asikpasazade-tarihi.html
Asıl konumuza dönecek olursak yer adları bir serencam. Uzun bir yol. Şahitlik. Nasıl adlandırırsak adlandıralım biliriz ki o yer bir insan elinin uzantısıyla not düşülmüştür tarihe. Hangi hissiyatla, hangi kıyasla, hangi tecrübe ile Erciyes (Erciyaş) bir dağa ad olmuştur? Höyük nasıl halk dilinde heyik halini almıştır? Düz tepe, Edirne sırtı, Talas, Endürlük, Sille, Yağdonduran, Cankurtaran, Sütdonduran, Kayapul... Hepsi bir hikayeyi barındırmaz mı sinesinde? Hepsinin bir serencamı yok mudur? Elbet vardır.
"Tarihi Tersten Okumak" için kelimelere seyahat mecburiyetimiz vardır.
Birkaç rivayete ne dersiniz?
Fatih'in sadrazamı İshak Paşa, İç Anadolu Bölgesi'ndeki Aksaray'ı ele geçirdikten sonra orada yaşayan bölge insanlarını bugünkü Aksaray semtinin bulunduğu yere gönderir. Aksaraylılar da semte adlarını verirler.
Beşiktaş: İlk görüş, semtin ismini Barbaros Hayrettin Paşa'nın gemilerini bağlamak için diktirdiği beş taştan aldığı yönünde. Diğeri ise bir papazın burada yaptığı kiliseye Kudüs'ten getirdiği beşik taşını koyduğu ve ismin buradan geldiği yönünde.
Şeyhülislam Veli Efendi'nin ismi bugün nerede, nasıl yaşıyor acaba? Haydar Paşa, Balıkpazarı, Dolmabahçe, Topkapı, Düvenönü, Kiçikapı, Yerebatan...
Ne zaman seyahate çıksam memleketimin tarih yönü, tabii varlığı, insanları ve kelimeleri damarımda akmağa başlar. Mekanların kelimeleri mekanlar kadar "biz" kokar.
Anadolu coğrafyasına Türklerin verdiği adları incelemek noktasında başvurulması gereken en önemli kaynak Tevârih-i Âl-i Osman olsa gerektir. Aşıkpaşazade tarafından yazılan bu eserde, 1299 - 1478 yılları arasında Osmanlı Devleti'nde yaşanan olaylar anlatılır. Bu eser yazarı bilinen, gerçek anlamda ilk Osmanlı tarihidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarının öyküsünü akıcı, açık bir dil ve heyecan verici bir üslûpla görgü tanığının kaleminden okunabilir. Tevârîh-i Âl-i Osmân veya Âşık Paşazâde Tarihi adıyla anılan bu eser Kültür Bakanlığı tarafından 1988 yılında sadeleştirilerek basılmıştır. Bu mühim eserde on bir tane yerin ad alması hakkında bilgi de bulunmaktadır. Bunlar: "Ca’ber Kalesi’nin önünde yer alan mezar, Karacahisar tekfurunun kardeşi Kalanoz’un öldürüldüğü yer, Sultan Alaaddin’in Tatar ordusu ile savaştığı yer, Nilüfer Hanım’ın yaptırdığı köprü, Yenişehir, Çavuşköyü, Geyik Baba zaviyesi, Ece Ovası, Sırp Sındığı, Polonya Hisarı ve Göynüklü Köyü’dür." (Zeyl: Bu adlarla ilgili alıntıyı yorum kısmında okuyabilirsiniz - http://www.turkishstudies.net/Makaleler/1635906009_105_elif_dulger.pdf)
Osmanlıca bilgisi olanlar için oldukça Lütfi paşa tarafından düzenlemesi yapılmış 1922 basımı Aşıkpaşazade Tarihi şu adreste okunabilir: http://www.gereklitarama.com/2010/09/asikpasazade-tarihi.html
Asıl konumuza dönecek olursak yer adları bir serencam. Uzun bir yol. Şahitlik. Nasıl adlandırırsak adlandıralım biliriz ki o yer bir insan elinin uzantısıyla not düşülmüştür tarihe. Hangi hissiyatla, hangi kıyasla, hangi tecrübe ile Erciyes (Erciyaş) bir dağa ad olmuştur? Höyük nasıl halk dilinde heyik halini almıştır? Düz tepe, Edirne sırtı, Talas, Endürlük, Sille, Yağdonduran, Cankurtaran, Sütdonduran, Kayapul... Hepsi bir hikayeyi barındırmaz mı sinesinde? Hepsinin bir serencamı yok mudur? Elbet vardır.
"Tarihi Tersten Okumak" için kelimelere seyahat mecburiyetimiz vardır.
Birkaç rivayete ne dersiniz?
Fatih'in sadrazamı İshak Paşa, İç Anadolu Bölgesi'ndeki Aksaray'ı ele geçirdikten sonra orada yaşayan bölge insanlarını bugünkü Aksaray semtinin bulunduğu yere gönderir. Aksaraylılar da semte adlarını verirler.
Beşiktaş: İlk görüş, semtin ismini Barbaros Hayrettin Paşa'nın gemilerini bağlamak için diktirdiği beş taştan aldığı yönünde. Diğeri ise bir papazın burada yaptığı kiliseye Kudüs'ten getirdiği beşik taşını koyduğu ve ismin buradan geldiği yönünde.
Şeyhülislam Veli Efendi'nin ismi bugün nerede, nasıl yaşıyor acaba? Haydar Paşa, Balıkpazarı, Dolmabahçe, Topkapı, Düvenönü, Kiçikapı, Yerebatan...
Ne zaman seyahate çıksam memleketimin tarih yönü, tabii varlığı, insanları ve kelimeleri damarımda akmağa başlar. Mekanların kelimeleri mekanlar kadar "biz" kokar.
ÂŞIK PAŞAZÂDE’NİN TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMÂN ADLI ESERİNE GÖRE TÜRKLERDE YER ADI VERME GELENEĞİ – Elif DULGER – http://www.turkishstudies.net/Makaleler/1635906009_105_elif_dulger.pdf
YanıtlaSil