Son Yazılar

İslam Kentleri ve Gıyâr


Güzel insanlardan, güzel dostlardan birisi ile İslâmî şehircilik üzerine sohbet ediyoruz. Turgut Cansever üstadı da anarak nasıl bir şehircilik anlayışımızın olması gerektiği, mimarisi, sokakların yerleşimi, merkezi,  yeşil alanları... Hemen her şeyi mevzuû ediyoruz. Yaşadığımız mekanlar şehirlerimiz, şöyle veya böyle amma illaki bizden bir eser taşımalı. Ne taşıması biz ve şehir, özdeşleşmeliyiz. Şehir ve şehircilik kuru bir asparagas olarak kalmamalı. Müslüman, yaşadığı zamana ve mekâna mührünü vuran bir şahsiyettir diyoruz.

Böylesi düşünceler içerisindeyken Diyanet'in çıkardığı İslâm Ansiklopedisi'nin 14. cildinde bir madde ile karşılaştım. Tamamen tevafuk oldu: GIYAR.

Gıyâr: Sözlükte "ayrılma, muhalefet etme" anlamlarına geliyormuş. Terim anlamı ise daha muhkem: "Kâfirleri Müslümanlardan ayıran alâmet". İslâm ülkelerinde yaşayan gayri Müslimlerin taşımaya mecbur oldukları, Müslümanlarca kâfirlik alâmeti kabul edilen kıyafete deniyormuş. 

Ansiklopedinin ilgili maddesinde bu uygulamanın ilk olarak ne zaman başladığı, uygulamaya dayanak teşkil eden âyetleri ve hadisleri, konuyla ilgili imamların görüşlerini Ahmet Saim Kılavuz özetlemiş. Bu bir başka konu. 

İslâmî kentlerimiz üzerine kafa yorarken bu uygulamayı da göz önünde bulundurmakta fayda görüyorum. Amerika'nın bilmem ne eyaletindeki bir şehrin "Çin mahallesi"ni barındırdığı, Avrupa'daki birçok ülkenin şehirlerinde "Türk" veya "Cezayirli" ya da "Lâtin" nüfuslarının bir arada ve tamamen kendi kültürleri ile bir arada yaşadıkları gibi Müslüman mahalleleri, Müslüman kentleri ve Müslüman ülkeleri de kültürleriyle beraber Müslüman kimliklerinden gelen, giyiminden dükkan tefrişatına, camiinden bina isimlerine kadar varlıklarını hissettirmelidir. 

Bizim hayallerimiz var binlerce yıldan devralıp kıyamete dek uzattığımız. Olur mu olur. Ama hayal etmeden hiçbir şey olmaz. Bunu da acizane onlardan biri sayın. Ve hayal etmeyi elden hiç bırakmayın. Müslüman bir Kudüs'te bir sabah namazı kıldığınızı hayal edin; Merhametli bir bilgisayar virüsü ile bütün dünyanın dize geldiğini, elektronik sisteme bağlı savaşların infilak edip eskiden olduğu gibi bir at ve bir kılıç ile savaşların olacağını, Endülüs'ün, Gırnata'nın eski heyecanıyla dirilip yanlarına Paris'in, Londra'nın New York'un katıldığını; bulunduğunuz yerden kalkıp gideceğiniz yere kadar Allah'tan başka kimseden korkmadan gidebileceğinizi; herkesin her gün kitap okuduğunu; toprağın mübarek sayıldığını, bereketin mücessem olduğunu, suyun israf edilmediğini, göğe bakıldığını, mafyanın, yargısız infazların, faili meçhullerin mazi olduğunu... hayal edin. Kim engelleyebilir sizi? 

Hayal etmeden mümkün mü bunlar?

Değil elbette.

Lakin yaşadığım ve muhafazakar partili belediye başkanlarınca onlarca yıldır yönetilen şehrimin hâline baktıkça kolum kanadım kırılıyor.  Geçmişten bu kadar şiddetli bir şekilde koparılan kaç şehir var diye düşünmeden edemiyorum. 

Üzgünüm. Vicdan ve vizyon sahibi olmayan elitlerin kitleleri oyuncak etmesinden ziyadesiyle üzgünüm.

Yaklaşan bir yerel seçim daha var mı?

Yaklaşan yalanlar...

Hiç yorum yok