Son Yazılar

Ne Zaman Düşlere Dalsam


Ben bu oyunun kralını oynarım, biliyorsunuz, onlar da biliyor. Hem de çok iyi biliyorlar. Biliyorlar, beni ondan kenarda tutuyorlar. Hep bahaneleri var beni oyuna almamak için. Yüzümdeki çillerden kepçe kulaklarıma, üç numara saç tıraşımdan soğukkuyu ayakkabılarıma kadar bahaneleri var. Anamın, “kış soğuk geçecek, baksana kavakların yaprakları üstten dökülmeye başladı” tecrübesiyle kasabanın pazarından aldığı ipi “yavrum, üşümesin, nazlıdır, bükülmesin” diye süveter örmesi bile beni kenarda tutmalarına yetiyor. Onların anaları örgü bilmiyor. Onlar, örgü kazak giyemiyor ve ben onlara inat hiç üşümüyorum kabansız, montsuz dolaşsam da. Hem ben hiç ağlamam biliyorlar bunu. Olsun. Tırnaklarımla oynamamı üzüntümden sanmayın.

Ben ne zaman kocaman düşlere dalsam tırnaklarımla oynarım. Küskün, dargın bakışlarımın utangaçlıkla harman oluşuna bakıp acıyla bakmayın. İstemem kimsenin acımasını. Hem ne var ki acına bana. Aslan gibiyim evvelallah… Onlar, sırf onlardan iyi olduğum için almıyorlar oyuna beni. Topla, kedi fare gibi oynuyorum. Gol dersen benim işim. Kalecilik hakeza. Hele bir defansta durayım, top geçer adam geçmez alimallah. Çelik çomakta değneği benden uzağa fırlatan olmaz. Bir vururum “vınnn” diyerek uçar sanki. Herkesi geçerim. Fırıldağı, balmumundan ördüğüm ipimle bir çeviririm ki hiç durmayacak sanırsınız. Dünya bir yandan döner, fırıldak bir yandan. Onlar gıpta ile bakar da başka bir şey gelmez ellerinden. İğde dallarından çatısını kurup kalın naylonlarla yüz geçirdiğim uçurtmamla onların uçurtmalarını hep ben geçerim. En uzağa, en yükseğe benim uçurtmam çıkar. Azıcık bir rüzgarda onların hazır uçurtmaları tepetaklak olurken benim uçurtmam taa bulutların arasında salınmaya, süzülmeye devam eder. Sanki başka göklere, başka alemlere çıkar da masallar getirir bana. Zorlarına gider bunlar. Biliyorlar. Zengin çocukları bilir zaten. Dedem dediydi. Bilirler de rezil olmamak için almazlar kendilerinden üstünleri oyuna. Ben onlardan daha iyiyim çünkü, bilirler.

Yalnız zoruma gider akşam olup da ellerinde poşetlerle evlerine dönen çocukların babalarını görmek. Ben babamı böyle geçen yaz rüyamda gördüydüm. Bir daha da görmedim. Anam tedarik eder evin ihtiyaçlarını. Anam çalışır, didinir, uğraşır. Babasız beş baş horantanın yükü vardır anamın omuzlarında. Onların anaları süslenip püslenirler gezmelere giderler. Anam söz verdi bir gün beni de götürecek gezmeye. Bak oğlum diyecek, işte gezme buna derler. Bak ve öğren, elalemin içinde bilmezlik edip utanma, gör ve öğren. Bunu da öğreneceğim. Başım öne eğilmeyecek. Sonra okuyacağım ben. Yüksek mekteplere gideceğim. Şerife öğretmenim “sen okuyacaksın çocuk” dedi. “ben yardım edeceğim sana.” Şehre gönderecekmiş beni. Anneme diyordu geçenlerde. İşte biraz da bunun için oynuyorum tırnaklarımla. Yüksek mekteplere gideceğim. Beni oyunlarına almayan çocukların gidemeyeceği mekteplere gideceğim. Kalem tutacak ellerim. Kitaplar okuyacağım. “Saçımı süpürge eder, okuturum seni oğlum” diyor annem. Varsınlar beni almasınlar oyunlarına. Annem ve Şerife öğretmen okutacaklar ya beni. Muhtarın kızı Emine abla gibi okuyacağım ben de.

Tırnaklarımla oynamamı üzüntümden sanmayın. Ben ne zaman kocaman düşlere dalsam tırnaklarımla oynarım. Küskün, dargın bakışlarımın utangaçlıkla harman oluşuna bakıp acıyla bakmayın. Onlar beni oyunlarına almayacak ben adam olacağım.

(1 Aralık 2013)

Hiç yorum yok