Kâideden hayat değil, hayattan kâide çıkar
Peyami Safa'ya kulak veriyorum:
"Almanya’da Latin harfleriyle birlikte Alman Gotik harfleri de öğretilir ve bunu bir gerilik hareketi saymak hiçbir Alman’ın veya başka bir medenî millet mensubunun hatırından geçmez. Bizdeki devrim yobazlığının eşine cihanda rastlanmaz. Gençlere dünyanın hayran olduğu, Rusya’da heykeli dikilen Fuzûli’yi aslından mı okutmak istiyorsunuz? Mürtecisiniz. Türk tarihinin en büyük faslı olan Osmanlı tarihinin başlıca eserlerini mi okutmak istiyorsunuz? Mürtecisiniz... Devrimbazlar mugalata yapmasınlar. Latin harflerini atıp Arap harflerini getirmek istemiyoruz. Üniversitelerimizde okutulan Arap harflerini ve Osmanlıcayı liselerimizde de öğretmelerini istiyoruz. Buna Türk kanunları engel değildir. Akıl kanunları da bunu emrediyor."
Peyami Safa’nın üzerinde titizlikle durduğu konulardan biri Türkçedir. Yazılarında Türk dilinin hem güncel sorunlarına hem de ileriki dönemlerde sıkıntı yaratabilecek noktalarına temas eden Peyami Safa, söz konusu problemlerin çözüm yollarını da göstermek suretiyle dili bir çıkmaza sokan zihniyete doğrudan doğruya tavır almıştır. Peyami Safa doğru okunması gereken bir yazardır.
İşte altı çizili tespitler:
"Kelimeleri yaratan ve onları yaşatan sanatkâr olduğu için dilcinin rolü, edebiyatçının bulduğu, sevdiği,kullandığı ve içine taze bir hayat üflediği dili muayene ettikten sonra kaidelerini tespit etmektir.Zira kâideden hayat değil, hayattan kâide çıkar... Edebiyatçının zevkiyle dilcinin ilmini biraraya getiren bir prensip anlaşmasından sonra, inşâ ve tasfiye işi, kuru bir kâidecilikten diri bir seçiciliğe ve yaratıcılığa doğru daha büyük bir hızla tekâmüle devam edecektir."
"Bir ‘paradoks’ gibi görünür ama, hakikatin ta kendisidir: Dil işinde hızlı gitmenin en büyük şartı yavaş gitmektir."
"Aşırı yabancı kelime düşmanlığı nasıl bir dil taassubu ise, Türkçe karşılığı bulunan veya bulunabilecek olan yabancı kelime hayranlığı da züppeliktir. Zaten bu memleket ne çekmiş ve çekiyorsa softa ve züppe kafası yüzünden çekmiyor mu?"
"Almanya’da Latin harfleriyle birlikte Alman Gotik harfleri de öğretilir ve bunu bir gerilik hareketi saymak hiçbir Alman’ın veya başka bir medenî millet mensubunun hatırından geçmez. Bizdeki devrim yobazlığının eşine cihanda rastlanmaz. Gençlere dünyanın hayran olduğu, Rusya’da heykeli dikilen Fuzûli’yi aslından mı okutmak istiyorsunuz? Mürtecisiniz. Türk tarihinin en büyük faslı olan Osmanlı tarihinin başlıca eserlerini mi okutmak istiyorsunuz? Mürtecisiniz... Devrimbazlar mugalata yapmasınlar. Latin harflerini atıp Arap harflerini getirmek istemiyoruz. Üniversitelerimizde okutulan Arap harflerini ve Osmanlıcayı liselerimizde de öğretmelerini istiyoruz. Buna Türk kanunları engel değildir. Akıl kanunları da bunu emrediyor."
Peyami Safa’nın üzerinde titizlikle durduğu konulardan biri Türkçedir. Yazılarında Türk dilinin hem güncel sorunlarına hem de ileriki dönemlerde sıkıntı yaratabilecek noktalarına temas eden Peyami Safa, söz konusu problemlerin çözüm yollarını da göstermek suretiyle dili bir çıkmaza sokan zihniyete doğrudan doğruya tavır almıştır. Peyami Safa doğru okunması gereken bir yazardır.
İşte altı çizili tespitler:
"Kelimeleri yaratan ve onları yaşatan sanatkâr olduğu için dilcinin rolü, edebiyatçının bulduğu, sevdiği,kullandığı ve içine taze bir hayat üflediği dili muayene ettikten sonra kaidelerini tespit etmektir.Zira kâideden hayat değil, hayattan kâide çıkar... Edebiyatçının zevkiyle dilcinin ilmini biraraya getiren bir prensip anlaşmasından sonra, inşâ ve tasfiye işi, kuru bir kâidecilikten diri bir seçiciliğe ve yaratıcılığa doğru daha büyük bir hızla tekâmüle devam edecektir."
"Bir ‘paradoks’ gibi görünür ama, hakikatin ta kendisidir: Dil işinde hızlı gitmenin en büyük şartı yavaş gitmektir."
"Aşırı yabancı kelime düşmanlığı nasıl bir dil taassubu ise, Türkçe karşılığı bulunan veya bulunabilecek olan yabancı kelime hayranlığı da züppeliktir. Zaten bu memleket ne çekmiş ve çekiyorsa softa ve züppe kafası yüzünden çekmiyor mu?"
Hiç yorum yok