Son Yazılar

Yanmadıkça yakamazsın

“Ey melek-rû âb u gilden çıkmadan Âdem henüz
Çâh-ı Bâbil’de gözün Hârût’a sihr-âmûz gibi” (Ahmet Paşa)

Ey melek yüzlü sevgili, henüz Âdem su ve topraktan çıkmadan, gözün Babil kuyusunda Hârût’a sihir öğretmiş gibi.”

Allah ilk insan olan Âdem’i topraktan yaratmış, ona ruhundan üflemeden önce uzun bir süre bekletmiştir. Harut sihir ve büyü ile uğraştığı için kıyamete kadar Babil’de bir kuyuya hapsedilmiş olan melektir. Şair sevgilisinin gözlerinin ne kadar etkileyici ve büyüleyici olduğunu anlatmak için mübalağa ve telmih sanatı vasıtasıyla; sihir ve büyü ile tanınan Hârût’a, daha Âdem’e ruh üflenmeden, sevgilisinin gözleriyle sihir öğrettiğini belirtmiştir.

Bu nasıl bir ifade tarzı, bu nasıl bir sanat anlayışı ve nasıl bir bakış açısıdır ki okundukça eskimez, anlatıldıkça tükenmez. Zamane şiirlerindeki sığlığa baktıkça Klasik Edebiyat'ın boyutu değişiyor, hacmi genişliyor. Dile dokuna tattır ki bu menbaa içtikçe içilir de kanmak bilmez ehl-i gönül.

"Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen."

Kendini sev, hor görme efendi. Kainatın küçük bir özetisin, biliyorsun. Dışında ne varsa sende var. Sende olan dışta. Öyleyse takma, takılma, bak günlerden cuma, mevsim erken kış... Sokul güneşin koynuna. Yanmadıkça yakamazsın.

Hiç yorum yok