Son Yazılar

Sabır Durağı

Kalabalıklar … Her bir elifin beli bükük.

Karanlık, ıssız sokaklarda yürüyorum; sınıf alabildiğine uzuyor; çocuklar, başları eğik, gözleri nemli, gönülleri dar…

Çocuklar.

Merhamet yakıyor genzimi. Kaçamadığım bir koku bu. Her adımda yerde yakalıyorum mahcupluğunu çocukların. Ayakkabıları hep eski çocuklar…

Hasbelkader yeni bir çift pabuç, büyük ağabeyden kullanılmadığı için lekesiz ve dipdiri miras bir kravat yahut bilekte, inşaattan düşen babanın gittikçe ağırlaşan emaneti saat utanmasına yetiyor çocuğun. Mümkünü yok ki yer açılsa da yere girse. Mümkünü yok ki aynısını yanı başında oturan arkadaşına da verebilse…

Mümkün girmedi daha muhitlerine.



Elimi uzatıyorum, el yordamıyla yürüyorum, dizlerimde takat kalmıyor. Dizlerim üzerindeyim.

Babası hangi akla hizmet bilinmez, çekip gitmiş.

“Annen!..” diyorum.

… / … yutkunuyor.

Çamurlara batıyorum. Acıyla yanıyor içim. Yüzümün derisi soyuluyor.

Yüzlerine, gözlerine, ellerine bakamıyorum. Artık yerdeki bakışlarının izlerinden de utanıyorum.

Bana, acıyla yaşamanın şerhini yapıyor çocuklar.

Sınıfta değiller, şehirde değiller, dünyada değiller… Puslu coğrafyalar okunuyor yüzlerinden.
Sınıflar kalabalık.
Her bir kalabalık, acılar haritası.
Ne çok acılarımız var Allah’ım? Kaderin ne çok haramisi var?..

… …

Yoşumuş kahverengi çantasında kutsal bir emanet taşıyor.

Ansızın çöküverecek gecenin tedirginliğini taşıyor.
Hızlı yürüyor, sallanıyor iki yana.
Hayır yürümüyor, sallanıyor; sanırsın bir kayık ve dalgalarla salınıyor.
Bir kuş konuyor salkım söğüde.
Bütün dünya sallanıyor.
Sağ kolu sallanıyor hızlıca.
Çantası sallanıyor.
Ceketinin sol kolu sallanıyor ritmik.
Ceketinin sol kolu daha arzulu sallanıyor.
Ceketinin sol kolu, eyvah, boşa sallanıyor, boşlukta sallanıyor.
Yüzü belirsiz, onbeşinde, yılgın, yorgun.
Ansızın çöküverecek gecenin tedirginliğini taşıyor.
Sabır ve metanet, bu gencecik vücuttan fışkıran ağaçta sallanıyor.
Ya sabır…

Ne çok acılarımız var Allah’ım? Kaderin ne çok haramisi var?..

Hiç yorum yok