Sırtımda Yakı
Sırtımda yakı.
Isındıkça ısınıyor.
Hayret içindeyim. Yanıyor sırtım. Bir de şişe mi çektirsem acaba? Kadınlar bu kadar kullanıyorlarsa vardır bir bildikleri. Onlar pek yaşa basmaz ne de olsa. Evet evet, bir de onu tecrübe etmeli. Ama bir dahaki sefere. Bu bağ bahçe işlerinin biteceği yok nasılsa. Nasılsa benim her gün bir yanım raydan çıkan vagon gibi devrilip duracak. Ne zormuş sonradan dalıvermek bu işlere. Belin sapına yapışacaksın. Hafif diz ile devireceksin toprağı bir yana. Varsa ot, çerçöp eğilip alacaksın. Aman taşlara dikkat. Onlardan da temizlemeli bahçeyi. Al bakayım. Doğrulurken dikkat, kayısının alt dallarına kafanı vurma. Ben eğildikçe dallar eğiliyor. Dallar gözüme gözüme eğiliyor. Onlar da biliyor yarım porsiyon olduğumu. Tez kaçırmak, bahçenin sınırları dışına atmak muradları beni. Yok ama öyle yağma. Benim göbek adım inat değil midir? Yapıştırırım telayı sırtıma, kök bile sökerim alimallah.
Sökersin!...
İki gün sonra görürüz seni.
Kök sökecekmiş!..
Kök sökmedim ama “bir inat uğruna” ev oturumu alanı iki günde belledim. Sonrası malum. Üzerinden tam tamına bir hafta geçti. Hâlâ kalkmayan kollarım, nefes aldıkça batan sırtım ve üç gün üst üste top oynamış acemi gibi baldırlarım ile tabir caiz midir bilmem, sürünüyorum. Toprak, nakavt etti beni. Toprak karşısında bir yeni yetme, bir şehirli züppe gibi kalıverdim. Aslında ne şehre yaranabildim şunca senelik ömrümde ne köye. Ne ah’ıma kulak verdi şehir ne vah’ıma yan durdu köy. Yapılacak başka bir şey yok. Toprağa söz geçireceğim. Trafik lambalarına, kanalizasyon şebekesine, kireç akan çeşmelerine, kalabalığa, terk edilmişliğe, efkara alışkın şehirli yanımla birbiri ardınca patlayan avuçlarıma aldırmadan, hamlık ile gelip kalıcı olmayı hedefleyen ağrılara aldırmadan dik durup şah çekeceğim toprağa.
Çekersin!..
Üstüne yoktur doğrusu, bravo.
Şah çekeceğim dedim demesine de beni bana bırakan kim? Elmalar göz vermeden ilk ilacı ver aman ha dediler, ilacın yarısını ben yuttum yarısını ağaçlar. Yepyeni bağ makası, kayıp oluverdi, henüz budamayı bitirmemiştim. Yaba battı, çamura saplandı demek istemiyorum ama neye niyetlendimse ya elime yüzüme bulaştırdım ya da saksağan ve ekibi başta olmak üzere cıvıldayan, tıslayan, kaçan, batan ne varsa gülüştüler bana. Bir kaçına taş filan fırlattım o da gitti komşunun çocuğuna değdi. Sırtımı yaslayıp dinleneyim dedim saçlarımdan itibaren kireç ve göztaşı oluverdim. Daha birkaç gün önce elimde fırça, kova kova ben sürmüştüm bulamacı. Bunu da beceremedim.
Sırtımda tela.
Isındıkça ısınıyor.
Ne çok ağrıyor bilseniz. Neren ağrıyorsa canın oradadır sözü boş değilmiş canım.
Hiç yorum yok