Son Yazılar

Rabbim, bizi koru


Henüz Kayseri büyük şehir filan değilken sokaklarında, altında eşeği ile nane satan bir amca vardı. Bugün için yerine ikame edilen koca blokların dahi eskidiği, kem gözle bakıldığı araziye ıspanak tarlası derdik ki şehrin neredeyse tam ortasında ıspanak, pırasa, maydanoz, nane yetiştirilir, millet kapış kapış alırdı. Naneci amcamız da ürünlerini buradan eşeğine yükler, Kayseri'nin uzak yakın ne kadar mahallesi varsa tıkır tıkır dolaşırdı. Eşeğinin tıkırtıları asfalttan değil parke taşlardan kaynaklanırdı. Tıkırtılara eşlik eden her sokağın nabzına göre salıverilen haykırış ve terennüm idi:

Has nane
Kokulu nane
Evlerin gülü nane
Dertlere derman nane...

Büyüklerimiz nane demetlerini alıp parasını öderken biz veletler eşeğin tetkiki ile meşgul olur, kuyruğunu tutup azıcık çekiverirsek bir anda günün kahramanı olurduk. Bu risk yenecek fiskeye rağmen alınırdı. Kahramanlık kolay elde edilir bir şey değildi o vakitler.

Bu naneci amcanın sesi Kayseri'nin mahallelerini, sokaklarını, caddelerini adım adım dolaşır insanların hafızasına öyle yerleşirdi ki ne zaman, nerede duyulsa hemen bir tutam nane, güzel gözlü karakaçan, uzun boylu amcamız gözler önünde sahne alırdı.

Komşumuz anlatıyor:

Hacdayız. Sıcak. Kalabalık. Dayanmanın son haddi. Türk, Arap, Farisi, Asyalı, Avrupalı... Bir feryad, bir haykırış yükseldi, bir Türk bağırıyor:

"Rabbim, burası böyle sıcakken cehennemin nasıldır kim bilir? Bizi koru Ya Rabbi!.."

Duaya amin deyip gülüşürken baktım ses yabancı değil. 
Bizim naneci. 
Adam bağırmaya alışmış, Kabe'de dahi bağırıyor. Allahu a'lem sıcak mani olmasa "Has nane..." diye çığıracak...

O ses, o sıcakta bir nane kokusu ile bir serinlik olarak esti, geçti üzerimizden. Ne zaman sıcak çökse arza bu feryadı hatırlarım.

İşte eyyam-ı buhur. Karakış'ın yamacıdır ki asfaltlar erir, sular çekilir, ağaçlar kurur, bir damla su bir cennet mesabesine ulaşır. Allah yakmasın.

Şimdi.
Bahçeye bakıyorum. Çeşmenin yanı başında naneler...
O koku gelmiyor bir türlü. Koku gelse, biliyorum ardından serinlik de gelecek. Serince bir şükür diyeceğiz.

Ne o ses ne o tıkırtılar var.
Sıcak dışarıda hiç nesne koymadı.
O kadar sıcak.

Bizler serindeyiz.
Dolaplarımızda buz gibi sular iftara hazır.
Sular elimizde, ayağımızda.
Bir gölge olmasa.
Bir serinlik.
Bir...

"Rabbim, burası böyle sıcakken cehennemin nasıldır kim bilir?
Bizi koru Ya Rabbi!.."

Hiç yorum yok