Son Yazılar

Nergisin gözü süzülmüş yok mecali kırpmağa

Her nesnenin bir hikayesi vardır mutlaka desek büyük laf mı etmiş oluruz? Mesela çiçeklerin… Çiçek, hani şu elimizin altında daim oluveren… Hani bir çok anlam yüklediğimiz, semboller sermayesi nesneler… Mesela Divan şiirimize Gül şiiri desek hata mı etmiş oluruz? Sezai Karakoç Üstad “gelin gülle başlayalım şiire atalara uyarak” mısraını laf olsun diye mi söylemiştir? Hiç sanmıyorum. Gül, bütün doğunun remzidir. Gül kokusu, rengi, biçimi ile kusursuz bir güzeldir ve en güzelle, iki cihan güneşi ile özdeşleşmiştir. Boşuna mı?

Gül üzülsün gonca açulsun bana sen gül yeter
Ağlasun bülbüllerin ey gonca tek sen gül yeter
- Zâtî –

Edebiyatımızda Gül kadar olmasa da yine varlığını hissettiren bir başka çiçektir Nergis. Hani Şu mısralarda Şeyhülislam Yahya’nın andığı çiçek:

Zaman gelir yine zerrin kadeh alır eline
Çemende nergis-i şehlâ hemen bahara bakar


Efsaneye göre ırmaklar tanrısı Kephisos’un oğlu Narkissos pek yakışıklı ve lakin aşktan anlamaz bir delikanlıdır. Su perisi Echo yakışıklı delikanlımıza aşık olmuştur; ve fakat aşkına karşılık bulamaz. Hatta yakışıklımız Echo’yu küçümseyerek onu kaya haline getirir. Kötülük yanına kâr kalır mı Narkissos’un? Bakınız nasıl cezasını kesmişler ukala yakışıklımıza:
Bir su kıyısına gelen Narkissos sudan içmek için eğilince kendi aksini görüverir suda. Hadiseye bakınız, kendine aşık olur. Bu rivayete göre aksine sarılmak isterken suya düşüp boğulur. Diğer bir söylentiye göre su başında aksine baka baka mum gibi erir ve erir. Öldüğü yerde her bahar çiçekler açar. İşte bu sarı çiçekler nergistir efendim.
Efsane orada kalmaz, psikolojide bir hastalığa da adını verir. Kişinin sadece kendine hayranlık duyması, bunu aşırıya vardırmasına “Narsisizm” adını yakıştırmış üstadlar.
Edebiyatımız, bu efsaneden ziyade yaprakları sarı, göbeği açık yeşil olan bu süs çiçeğine ilgisiz kalmayarak nergis’i daima göz ile birlikte anar ve ona benzetir. Gül ve lale’den sonra sıralamada ona da bir yer verilir. Nergis, ince bir sap üzerine boynu eğri olarak durur. Taç yaprakları daima açık olduğundan onda bir uykusuzluk hali sezilir. Bu özellikleri göz önünde tutularak mahmurluk ve hastalık halleri nergisin sembolü olur. Bazı beyitlerde tesadüf edilen şehlalık sıfatı da bu kabildendir. Uykusuz ve mest olduğu için bazı sabahlar gözlerini zor açmakta ona bu konuda şebnem ile rüzigar yardım etmektedirler.
Nergis bütün bu halleri ile sevgilinin gözlerini düşünen, ona aşık olan biri durumundadır.
Nergisin gözü süzülmüş yok mecali kırpmağa
Dir o şûhun gamze-i câdusunın hayranıyan
- Zâtî –
Yine edebiyatımızda bazen göz ile nergis mukayese de edilir. Çoğunda göz üstün gelir. Nergis sevgilinin gözlerine özenmektedir. Buna muvaffak olamayınca hasedinden hastalanır. Bir yandan da sevgiliye aşıktır. Böylece alîl ü sakîm (hasta ve sakat) birine benzetilir.
Aşık da sevgilinin gözlerine olan tutkunluğu sebebi ile nergis gibidir, yani onun gibi hasta ve sakat, boynu eğri, gözleri uykusuzluktan ağlamaktan kızarmıştır.
Nergis asâya düştüğü dâim degül acep
Sevda-yı çeşminün seherinden sakîmdür
- Ahmed Paşa –
Aşağıdaki gazelde ise Mesîhî nergisi redif olarak kullanmıştır:
"Çemende bülbüli zâr itmege seher nergis
Kaya bakışlar ile eyledi nazar nergis


Humârı gâlib olup var ise kazandı sudâ'
Ki başına dögün urup 'ilâc ider nergis


Şarâb-ı şebnemi altun kadehler içre koyup
Gümüş bileklü güzel sâkiye küyer nergis


Karâr itmez avucında dirhem-i jâle
Eline her ne girerse hemân içer nergis


Kebâb gibi senûn meclisüne girince
Yakup durur döne döne şehâ ciger nergis


Meger ki süzen i gamzenden ihtiyât itmez
Ki karşu rişte-i zülfüne göz diker nergis


Şarâbı-ı bezm-i elesti şu denlü içmişler
Ki haşre dek ola mahmur çeşm-i her nergis


Süre süre yüzini kimyâ-yı makdemüne
Vücudın eyledi baştan ayağa zâr nergis

Mesîhî şefkati yok çün bu dehr-i bî-mihrün
Yürekde dağını kime 'ıyân ider nergis”
- Mesîhî –

Hiç yorum yok