Kâbe'de Teravih
Yeni yetme iken Kâbe'ye yüz sürmüş, Hacerü'l Esved'i öpmek bahtiyarlığına erişmiştim. Sene 1985 filan. Mekke'den bir fotograf makinesi almış, içine yerleştirdiğim film ile Arafat'ta, Mina'da, Sevr'de hatta otelde bir çok poz çekmiş ve fakat Kâbe'de bir türlü çekememiştim. Sebebi basitti: Haram Ya Haci...
Asla müsaade edilmiyor, yakalanan makineler görevliler tarafından anından yerle buluşturuluyor, sana şaşkın, üzgün hatta biraz öfkeli bakış kalıyordu. Mescid-i Haram yakınından geçerken otobüsten çektiğim ve minarelerinden başka bir şey görülmeyen resmi hâlâ bir başarı olarak saklarım. Muhtelif sebepleri olabilirdi elbet bu uygulamanın. Mesela Kâbe ve diğer kutsal mekanların bir getiri olarak görülmesi, turizm unsuru olarak bakılması, resim üzerinden dahi ticaret düşünülmesi vs.
Katıldığı bir tv programında büyük allame, çapkın cehapeli Yaşar Nuri öfkesi kabarmış bir vaziyette sağa sola salvolar savururken zır cahil bayan sunucu öfke dalgaları arasında sesini azıcık duyurarak "Arablar teravih kılıyor mu ki?" diye soruverdi. Büyük mütefekkir ve dar şovmen patlayıverdi: "Ne bileyim ben kılıyorlar mı kılmıyorlar mı?"
Mekke'den aldığım fotograf makinesi sırra kadem basalı epey zaman oldu. Ne zaman bir Kâbe fotoğrafı görsem heyecana kapılırdım, şimdi Kâbe tv vasıtasıyla odamıza geliyor, yine heyecana kapılıyorum. Teravih sonrası oyalanmadan eve koşuyor, ümmetin kıldığı teravihe bakıyorum. Sudeys ile Muigly ile teravih kılan mü'minlere gıpta ediyorum. Hac kalabalığını aratmayan ramazan umrecilerine "keşke..." cümleleriyle iştirak ediyorum. Allah nasip eder inşaallah...
Mescid-i Haram'da fotoğraf çekmenin yasak olduğu günlerden 24 saat yayın yapan kanallara, bilumum teknolojik cihazlarla görüntü alan mü'minlere ve erişim kolaylığa ulaştık. Çok da uzun zamanda olmadı bunlar. Hızla geçen günler gibi hızla geçen senelerle insan neler görüyor, neler duyuyor, neler yaşıyor? Lakin bazı şeyler bir türlü değişmiyor. Hâlâ teravih ile özellikle orucsuz, namazsız kimselerin uğraşısı bitmiyor. Hâlâ ümmetin bir kaç pak dayanağından birisi olan Oruç üzerinden söz söyleme muradında olan insanlar tatmin ediliyor, vebal alınıyor. Herkese mikrofon uzatma alışkanlığı veya reyting dalaveresi mide bulandırmaya yetiyor.
Eskiden Ramazan geldi mi bir de geniş çaplı siyasi tezgah servise konurdu ki Allah muhafaza ne Fadime Şahinler kalırdı gözümüze sokulmadık ne Aczimediler ne Ali Kalkancılar... Bunlar da bitecek inşallah.
Ha bu arada Mescid-i Haram'da Teravih çok güzel kılınıyor. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Ayrıca teravih kılanların yüzlerinde sürur ve mutluluk da pek hoş duruyor doğrusu. Allah kabul etsin.
Hiç yorum yok