Son Yazılar

Ah benim esmer yanım...

- Rahmetli Kardeşim Faruk Yücel’e -

Ah benim esmer yanım
Kara derim, inadım, sıkılmış yumruğum…
Ah benim bir yarım.

Çok önceydi
Belki çocuktum.
Belki evet çünkü hayat,
ahşap ve uzun köprülerin karıncalarca bertaraf edildiği
bir mazidir hatıramda.
Çocuktum
Ve babam çatık kaşlarla bakıyordu
Merhameti gizleyerek.
Fitil o zaman yandı.
Bakraçlar devrildi toprağa.
Savletle savrulunca Battalgazi filmlerinden sonra
Göklere dahi uzanan tahta kılıcım
Suyu kesmez oldu.

Sene 1974 olsa gerek.
Ya da ona yakın bir milad.
Vadideki Hayat giriyor
Anadolu yaylası yüreğime.
Anadolu neresi, Amerika neresi diye sormaların
mahalle maçlarında yeri yok.
O aralar literatürü “elin avantajı olmaz”
ve “atan alır” kaplıyor.
Henüz parke taş döşeli yollar…
Adını bilmeden yaşadığımız özgürlük
Toprak yolda bisikletle uçmaktı
henüz.

Yıldırımların el aldığı bir gece
Fakir mahallemizde kesilen elektrikler
Babamın hışmıyla kapanan televizyonda
yarım bıraktı Vadideki Hayat’ı.
Sonu nasıl oldu
hâlâ bilmem.

Ve sonra
Kunta Kinteler girdi rüyalarıma.
Ayaklarda prangalar
Pamuk tarlaları
Gözler hep uzak,
daima uzak…
Zenci kardeşlerimin bir türlü muvaffak olmadıkları “kaçış”;
peşlerinde köpekler, silahlı adamlar, sığınılan dereler…
Ağladım mı bilmiyorum
ve fakat
Hınçla dolardı yüreğim,
eminim.

Kunta Kinteyi yakalayandı en büyük düşmanım.
Durmadan perişan ederdim beyazları,
kireç badanalı tavan altında.
Zenciler için beyaz dişlerinden daha beyaz,
kömür gözlerinden daha gece,
kocaman ellerinden daha yumuşak
düşlerim vardı.

Sonra Muhammed Ali geldi Kunta Kintelerin yanına.
Allah’a ne kadar şükrettim.
Ne kadar sabah gün ışımadan ekran karşısında
Sıkılmış yumruk, dizler karna çekik
Sahip beyazları patakladım.

Pis beyazlar vardı daha
Oturan Boğa’nın
Kanatsız kuşlarına kasdeden.
Kuşlar o günden beri
Gerenimo
Gökler o günden beri
Hep hüzün hep hüzün.

Malcolm sert adımlarla geldi sonra.
“Kardeşlerim” dedi
bütün zencilere ve
“Kardeşim” dedi
bana.
X ne idi Allah’ım!..
Ne çok cahil yanım vardı ah!..

Siyah Müslümanlar Hareketi
Siyah Aydınlık ve
"Şimdi artık şehadet zamanıdır!"
idi.
Ansızın atılıveren
Kara birer atmacaydık.

Afrika kardeşimdi,
Güney Amerika kardeşim.
Kolomb’un geçtiği her coğrafya
ben idim sonra.
Beyaz adamın ezdiği her iklim.
Ben bir beyaz zenci idim…

… / …

Büyüdüm elde olmadan.
Kunta Kinte bir yerde,
içimde,
bütün ezilmişliği
ve masumiyeti ile sükût
kan soluyor.
Ekranlardan
Malcolm’ın “kardeşler”i yansıyor
apak tenleri ile.

Beyazlar karşısında kara idim,
Daha ne kadar ezilebilirdik
Saçlarımız daha ne kadar uzayabilir
Ne kadar kirlenebilirdi ayaklarımız
Ne kadar girebilirdik toprağa…
Oysa ah ben yine
Esmer yanaklarına kardeşlerimin
mağlubiyet hüznü damla olup akınca
sıkılmış yumruğumu ısırdım
binlerce kere.

Ezilmenin intikam saatiydi oysa.
Patronlara cevap zamanı
Ve hesabı toptan almanın sırası.
Onları öyle bir yenecektik ki
bütün ezilmiş,
horlanmış,
yanmış,
yakılmış
zenci kardeşlerimin intikamı
bir celsede alınacaktı.

Lakin olmadı
Dedim ya
Büyümüştüm elde olmadan.

Şimdi karşımda
zulme rıza gösteren kardeşlerim var
İstavroz çıkarmalar, haçlı kolyeler, efendinin ellerinden tutup kaldırmalar…
Demek esaret, bağımlılık yapıyor.
Demek tenin karalığı değil
kalbin karalığı zifiri gece ediyor dünyayı.
Demek ben de uzatamadığım ellerimle
Karanlıktan kafi derecede
sabıkalıyım.
Gömleklerden fışkıran
Kalplerin karalığı değil midir?

Oysa kardeşlerim
Besmele ile adım atıp
“Allah” nidaları ile
bütün kalelerini yıkmalıydılar
Şerefsiz keferelerin.

Oysa ah!..
Bir ceviz devriliyor sırtının üstüne
Perişan toztoprak içinde
Umudum…

Ah benim esmer yanım
Kara derim, inadım, sıkılmış yumruğum…
Ah benim bir yarım…

Hiç yorum yok