O Mahur Beste Çalar…
Bizim Müjganla ağlaştıklarımız bilindikten beri Mahur Beste’yi ne Ahmet Kaya’dan ne bed seslerimiz ile kendimizden dinlemez olmuş ve mümkünse “Ömrümüzün son demi son baharıdır artık / Maziye bir bakıver neler neler bıraktık” terennümünü hikayesiz kılarak mırıldanır olmuştuk. “Küserek ayrılırsak…” demeden daha “O mahur beste çalar…” demeyi ihtiyat ettiğimiz kocaman ve muazzam temmuz yağmurları altında karşımıza çıkan Tanpınar hemen her aşığın bir “Mahur Beste”si olduğunu fısıldıyordu sanki:
“Odanın bütün lambaları yanıyordu. Ve Behçet Bey bu ışıkta, ölen karısının resmine, sevdiği, aşıkıyla beraber söylemekten hoşlandığı, onun ölümünden sonra tenhada kendi kendine mırıldanarak bu ölüyü hatırladığı aşk bestesini, Mahur Beste’yi okuyordu… “(Sahnenin Dışındakiler – A. Hamdi Tanpınar S.136)
Ne çare yağmur yağıyor ve Mahur Beste yağmura eşlik ediyor bizi ne hale düşürdüğünü umarsamadan.
Peki ya “Böyle mi esecekti son günümde bu rüzgar”
Zor sual.
“Odanın bütün lambaları yanıyordu. Ve Behçet Bey bu ışıkta, ölen karısının resmine, sevdiği, aşıkıyla beraber söylemekten hoşlandığı, onun ölümünden sonra tenhada kendi kendine mırıldanarak bu ölüyü hatırladığı aşk bestesini, Mahur Beste’yi okuyordu… “(Sahnenin Dışındakiler – A. Hamdi Tanpınar S.136)
Ne çare yağmur yağıyor ve Mahur Beste yağmura eşlik ediyor bizi ne hale düşürdüğünü umarsamadan.
Peki ya “Böyle mi esecekti son günümde bu rüzgar”
Zor sual.
Hiç yorum yok