Dünyanın Kalbine Seyahat - 2
… / …
Mescid-i Haram’ın kendisine has renkleri olduğu gibi sesleri de var. Bu ses kıyametinin en üst sırasında özellikle anne ve babaların secdeye gitmesiyle daralan, bunalan çocukların ayyuka çıkan sesleri var ki sanki milyonlarca çocuk ağlamaktadır, sanki milyonlarca melek sırtlarını sıvazlamaktadır.
Küçük güzeldir buyuran üstad serpilmiş bir dünya haritasını andıran bu çocukları görse ne derdi acaba? Özellikle babalar bizim pek alışık olmadığımız engin bir hoşgörü sergiliyorlar çocuklara. Omuzlarında, kucaklarında, bebek arabalarında… Tavafta baba, namazda baba.
Bizim pamuk ihtiyar dedeler ağlayan ve daim ağlayan bir çocuk gördüklerinde “Türki” alışkanlık nüks ediyor ve sert bir bakış fırlatıyorlar çocuk ve babası cenahına. Ekseriya ise dostlar mütebessim bakıyor selamla birlikte, elinde avcunda avutacak bir şeyi varsa sunuyor ve melekler sırtlarını sıvazladıkları için onlar başlarını okşuyorlar.
Kabe’nin çocukları bir başka güzel.
… / …
Mescid-i haram’ın bir başka sesi: Sütunlar… Sezai Karakoç eseri gibi hep sütün çok sütun. Milyonlarca sütun. Mermer ve granit göğe uzanan sütunlar… Her birinde binlerce hacının duası ve gözyaşı var. Sırt veriyor sütunlar sırtsızlara. Ayet dinliyor, dua dinliyor. Sonra.
Belki biraz da ah!.
… / …
Cuma idi ilk kez bu kadar kalabalık görüyorduk Mescid’i. İçeri dışarı, aşağı yukarı izdiham. Merdivenler, kapı artları, yollar… İnsan yani mahşer. Sebep Ey düşerken yüreğimize Mescid-i haram’ın üçüncü katını (damı) açtılar; yalnız erkeklere. Cuma namazını damda, güneşe daha yakın ve hiçbir gölgelik ve serinlik olmadan kıldık. İmam “Sihir haramdır” diyor ve Süleyman kıssasından ayetler okudu. Ne de uzun okunuyor Hutbe?
Damda yeterince güneşimizi alıp gölgeye kaçalım derken Mescid-i Haram’dan bir Cuma sonrası Müslümanların yeryüzüne dağılışını gözlemlemek nasip oldu. Çıkan ve yollara, köprülere, çarşılara kısaca arza dağılan insanların göz ufkundaki niceliğini görünce Mescid-i haram’a nasıl sığdıklarına hayret ettim. Şaşkınlığımı gören bir hacı (burada herkes hacı) “Hac gibi kalabalık” deyiverdi.
Herkes aynı düşüncede.
… / …
Sa’y alanının arka tarafına, Kabe’nin bir de bu taraftan dışına geçtim. Uzay şehri görünümlü Kabe’nin yeniden inşası burada da müthiş hızla sürüyor. Onlarca vinç, onlarca büyük kırıcılar, kamyonlar, diğer iş makinaları… Kabe’de de inşaat var bu arada. Safa ile Merve arasını yani Sa’y yerini 4 katlı yapmışlar hac zamanına hazırlık. Kaplamalar, süslemeler, mermerler… harıl harıl inşaat. 24 saat mesaisi var işçilerin.
… / …
Her vakit namazından sonra sayıları 8 – 10’u bulan (dün 15 idi) cenazelerin namazını da kılıyoruz cemaatle. Cenazesiz vakit geçmiyor. Koşarak getirip koşarak götürüyorlar cenazelerini.
Cenaze namazı da kılındıktan sonra mescidde kalan cemaatin büyük kısmı Kabe karşısında, Kabeli fotoğraflar peşine düşüyor. Ellerde fotoğraf makineleri, cep telefonları. Ya Kabe yansıyor objektiflere ya Kabe. Namaz sonrasının diğer cemaati ise ya ellerinde Kur’an zikr ile hemhal ya boylu boyunca yatmaktadır...
… / …
Hiç yorum yok