Son Yazılar

Sükûtun Dokuz Parçası


Afiyetin on parçası varmış, dokuzu susmak, biri de insanlardan kaçmakmış.

Bunu ilk duyduğumda, “Demek ki konuşmak başlı başına hastalık.” diye düşündüm. “Ağızdan çıkan sözün tehlikesi” susmakla bertaraf edilmez mi?

Edilir elbet. Mesela Kutadgu Bilig'de hükümdarın huzurunda bulunmakla ilgili şöyle tavsiye edilir: «… üçüncüsü huzurda tetikte olmalı ve ağzına gelen her sözü söylememelidir."

Bu doğrudan “dokuzu susmak” fikrine yakın bir öğüttür: yani susmanın erdem olduğu fikri. Ayrıca “Sükût, konuşmadan daha hayırlıdır” denmez mi?
Denir elbet. Hem de ziyadesiyle doğrudur.

Ya konuşmak?
İnsanın kendini anlatma ısrarı, çoğu zaman kendinden kaçma biçimi. Bunu ihmal ediyoruz. Konuştukça başkalaşıyor insan, başkalanıyor, bambaşka bir insanı konuşturmaya başlıyor.
Susunca, iç ses yankılanıyor; bazen hoşumuza gitmese de en doğru sesi o çıkarıyor. İç sese kulak vermek pek işimize gelmiyor lakin...

İnsanlardan kaçmak kısmı da öyle.
Kaçmak değil aslında, biraz durmak, biraz da uzaklaşmak.
Kalabalık insanı tüketiyor; gülüşlerin arasında sessiz bir yorgunluk geziniyor.
Bir masanın kenarında oturup kimseyle konuşmadan çayı yudumlamak,
bazen en iyi tedavi oluyor.
Ne ilaç gerek ne terapi.
Biraz sükût, biraz yalnızlık.

Afiyet dediğin,
çok konuşmadan, kimseyi suçlamadan, kimseyi açıklamadan yaşamak.
Bir de ara sıra, “Beni unutsunlar” diyebilecek kadar hafiflemek.

Zeyl: "Halvet der encümen"

Sohbeti ve hizmeti bir tarikat esası olarak kabul eden Hâcegân silsilesinin kurucusu Abdülhâliḳ-ı Gucdüvânî, toplumla ilişkiyi kesmeden mânen Hak ile birlikte olmaya büyük önem vermiş ve bu düşünceyi “halvet der-encümen” tabiriyle ifade etmiştir. 

Kayseri, 2025 – bir akşamüstü

Hiç yorum yok