Farz-ı Ayn
'Sen ve yağmur.
Başa dönemezsiniz.
'[İsmet Özel / Of Not Being A Jew]
Niçin bir eski yapı zihnimi talan ediyor? Niçin yüzlerce yıla meydan okumuş bir koca çınar, bir yandan yaşarken bir yandan için için çürüyerek suratımın tam ortasına kırbaçlar vuruyor? Niçin siyah beyaz filmlere bakarken "İşte burada oynayanlardan kimse kalmamıştır" deyip karamsar bir dudak büküyorum. Nasıl oluyor da birkaç mısra, birkaç kuru yaprak, aynada batan güneş sırtımdaki yükü artırdıkça artırıyor? İkinci Yeni'nin alışılmamış bağdaştırmaları kadar muhal değil yaşadıklarım. Başa dönüş yok. Yeniden başlamak yok. Hülasa yok. Güller açar. Zambaklar, manolyalar, fesleğenler açar. Açar ve gider. Gitmek her zaman farz-ı ayn…
Eski günler eskiliği kadar geri dönmeyişleri ile de yakıyor genzimizi. Elceğizimizle mezara bıraktıklarımız da. İlkokuldan toplu bir silik hatıra, ortaokul veya liseden yarısı mühürlü paso fotoğraflarımız, aile büyüklerimizin hüznü, yüzüklere bakıp iç çekişler, diplomalar, belgeler, çok sayfalı hüviyet cüzdanları... Bir tutamakla zihnimize tutunmuşlar, paslı bir çivi ile kalbimize çakılmışlarsa gittikleri içindir. Geri dönüşleri kabil olsaydı kalbimiz hatıra bohçasına atmazdı. Çünkü kalbimiz, yaşanmışı acı ile büyüterek üzerimize boca ediyor. Belki yaşanırken tesiri bu kadar olmayan "his" elden gittikten sonra ateş kesiliyor.
Şairin dediği gibi.
"Başa dönemezsin."
Kalmak yok. Gitmek farz-ı ayn.
Hiç yorum yok