Mayası Bozuk
Nâdir bulunur tıynet-i kâmilde kusûr
Her insan aynı değildir. Şerlisi şersizi var, iyisi kötüsü var, güzeli çirkini var, özleneni nefret edileni var...
Kem-mâyeden eyler ne ki eylerse zuhûr. (Ragıp Paşa)
(Olgun ve asil insanda hatalar nadiren olur. Ancak, mayası bozuktan çıkar, ne çıkarsa.)
Büyüklerimizden duyduğumuz birçok sözün zaman içerisinde ne kadar haklı ve doğru olduğunu yaşadıklarımızla anlıyoruz. Buna birileri tecrübe diyor. Güzel de diyorlar.
Babamdan çokça duyduğum bir cümle şudur: "İtin dahi soyağı..." Yani kapına koyacağın it bile bir soya, bir asil damara, köke sahip olmalı.
Bu serlevhayı alınız istediğiniz yere uygulayınız. Bir ağaç için dahi geçerlidir bu meram. Ya insan için?
Yine Koca Ragıp paşa ile konuşmak gerekirse:
Meyân-ı güft u gûyda bed-meniş îhâm eder kubhun
Şecâat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söyler.
Mayası bozuk olanlar konuşma esnasında kendilerini hemen ele verirler. Hani Çingene beyi de kahramanlığından söz edeceği vakit "Şöyle çaldım, böyle çırptım!" diye hırsızlığını anlatır ya!
Demem o ki merhameti olmayan insanlar nasipsiz insanlardır. Kendilerine olduğu kadar çevrelerine hatta bugüne, yarına zararlı insanlardır. Kusursuz insan aramak değil kast ettiğim. Herkes bilir ki dünyada kusursuz iki insan vardır. Biri ölmüştür, biri de doğmamıştır.
Mayası bozuk insanların şerrinden ve üzerimize sıçrattıkları çirkeften nasıl kurtulacağız? Ne yapmalı, nasıl yapmalıyız?
Şu düstûru önce kendime sonra sen değerli okuruma hatırlatmak isterim:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” (Fussilet 41/34)
İşte ölçü, işte imtihan.
Allah yardımcımız olsun.
Hiç yorum yok