Ya Türkülerimiz?
Eyvallah.
Yolculuk değil midir bizi diri ve dinç tutup bitmeyen hikayelerin kollarına salan?
Bütün hikayeler bir şehre girmek veya bir şehirden çıkmakla başlamıyor mu?
Ya türkülerimiz?
Camus, türkülerimizi biliyor muydu? Sanmam. Bilseydi belki şöyle derdi: "Türküler, bizi kendimizden götürür."
"Mevlam ayrılık vermesin gökte uçan kuşa Leylam" diyebilen bir yürek ve onu duyan bir gönül iç dünyasında kıyametler yaşamıyorsa "duygu" yoksunu demek abes olmasa gerek...
Tren gelir hoş gelir Zahidem.
Elden ne gelir.
Mevlam bunca derdi bana vermiş.
Geçti ömrümün baharı.
Oy dağlar dağlar
İçerim kan ağlar.
...
Bedri Rahmi çok seneler önce şöyle seslenmiş:
"...
Ah bu türküler
Türkülerimiz
Ana sütü gibi candan
Ana sütü gibi temiz
Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla
Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.
Ah bu türküler,
Köy türküleri
Dilimizin tuzu biberi
Memleket ahvalini onlardan sor
Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen'i
Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni...
Ben türkülerden aldım haberi.
..."
Evet, kesinlikle şöyle demek caiz efendim:
"Türküler, bizi kendimizden alır, götürür."
Nereye, nasıl, niçin, hem...
Tamam, tamam o kadar diyelim, çok anlayalım, bakınız Harmandalı Efem geliyor!..
Kim dikti hastane önüne bu incir ağacını aman?
"Başına koysun karalar bağlasın (Annem bağlasın)
Gurbet elde kaldım diye ağlasın (Annem ağlasın)"
Hiç yorum yok