Son Yazılar

Tarihe düşen anı


Sekiz yaşına kadarki çocukluk hayatını Ömer’in Çocukluğu’nda (bs. 1890) ve medrese anılarını, işittiği ve okuduğu ilginç hikâyelerle birlikte Medrese Hatıraları bs. 1886) adlı eserinde anlatan Muallim Naci, hatıra yazma sebebini şöyle açıklar: “Bu hatıraları niçin yazdığımı sorsalar belki hiçbir cevap vermeye lüzum görmem. Arzu ettim, yazdım. Diyelim ki bu da bir tür çocukluktur.”

Ne güzel bir yaklaşım, "Arzu ettim, yazdım"
O kadar. Kime ne? Hatta size ne? Bir yandan da "iyi ki yazmış" Muallim Efendi.

Bakınız ne buyruluyor: "Tarih yazıcılığı müspet bir bilim olarak kabul edilene kadar, hem Batı’da hem Doğu’da tarihler üsluplarına gösterilen itina bakımından edebî eserler arasında yer alır. Bu dönemde şahsî görüşler çerçevesinde günü gününe tutulan notlardan, hatıralardan yola çıkılarak yazılan tarih, tecrübelerin aktarıldığı bir paylaşım alanıdır. Tecrübelerin aktarımı tanıklıkların, izlenimlerin az çok bu alanın içine girmesine neden olur. Bu görünümüyle olayların anlatıldığı bir vakayiname olmaktan ileri gitmeyen tarih yazımı, hatırat türüyle iç içe geçmiş durumdadır. Kişi geçmişteki olayları anlatarak bir yandan tarihi yazarken öte yandan tanıklıkları, izlenimleri, gözlemleri çerçevesinde kişisel tarihini de gözler önüne sermiş olur."

Yazma sebebi ne olursa olsun netice tarihi bir argümana sebebiyet veriyor.
Bırakınız yazsınlar efendim.
Çok çok yazsınlar.
Yazıyla kayıt düşsünler tarihe.

Ne âlâ.
Vallaha.

Hiç yorum yok