Yenilgiden Dönerken Hz. Ali'ye Mektup
Bir hafta sonu erken vakitte, Kayseri ayazında çay ile ellerimizi, muhabbeti ile yüreğimizi ısıtan Akabe'nin çınarı Esat Ağabey mekanında soluklandık. Aklımda biriktirdiğim bir kaç kitap. Bazısı teşrif etmiş Anadolu'ya bazısı dudak bükmüş, burun kıvırmış. Sağlık olsun.
Alper Gencer, netten takip ettiğim şairlerden. Bilgisayar ekranından okuduğum şiirleri bir de matbu halde okumak, okumakla kalmayıp kütüphanemde yer açmak düşüncesi azm ü sefer ettirdi bana. Ellerime Ah! düştü önce. Sonra Garibin. Ve Şah'a Kalkan Gemiler... Hz. Ali’ye Mektup'u okudum tekrar be tekrar.
sen belki tanımazsın ama ben senin için ölürüm!
sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm!
bir Allah’a bir anneme sonsuz itimadım var
herkes beni yarı yolda bırakıyor ya Ali
herkes beni yarı yolda bırakıyor bu çok zor!
...
Mavi Marmara ile bindim otobüse. Deli Gibi Uykum Var Nermin dedi kuşlar. Dev Ekranda Mahşer Keyfi dedi gök. Homurtularla yürüdü otobüs. Şiir gibi göz süzdüm dünyaya. Şiir bandım pusa. Soğuktu.
Akabe çıkınından Ali Ayçil çıktı Yenilgiden Dönerken.
Arka kapağına vurdum kafayı:
"Ben o yenilgiyi sevdiğimde, içimde bir zafer şarkısı vardı. Bir bakış, simitlere, sıcak çaylara, işçi tulumlarına, dilenci ellerine yapışıp kalmış bir bakış, nereye gitsem, uzun kirpikleriyle peşim sıra gelirdi. Kimdi o bakışın sahibi? O çavdarları yeşerten ırmak; kırıkları onaran platin; budandıkça irileşen ağaç, bunaldıkça insanlara doğru kaçan haylazlık! İnsan dönüp çözülmüş bir yumruğa bakınca hemen anlardı, parmak uçlarında hâlâ şeritlerin, apoletlerin, kravatların, incinmiş bir gururun, terk edilmiş bir bakışın nabzının attığını. Sonra yeni efendilerini gönderdi zaman; bütün eski kravatlar, apoletler, şeritler bir bir toplandı, yerlerine yenileri dikildi. İncinmiş gururlar, ıssız bakışlar eşyayla onarıldı. Öyle ustalıkla çözüldü ki yumruk, kimse fark edemedi bu yoksul gövdeye bu pahalı ipeğin nasıl giydirildiğini. Yeni yenilgi çağı böyle başladı..."
Haşmet Babaoğlu gibi rastgele karıştırıyorum. Parmaklarım durduruyor beni. Sevgili Tütün... Beni alıp uzun ve uzak bir yola götürüyor. Önce uğramam gereken bir durak var: Uzun Samsun İçenlerin Aşireti.
Alper Gencer, netten takip ettiğim şairlerden. Bilgisayar ekranından okuduğum şiirleri bir de matbu halde okumak, okumakla kalmayıp kütüphanemde yer açmak düşüncesi azm ü sefer ettirdi bana. Ellerime Ah! düştü önce. Sonra Garibin. Ve Şah'a Kalkan Gemiler... Hz. Ali’ye Mektup'u okudum tekrar be tekrar.
sen belki tanımazsın ama ben senin için ölürüm!
sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm!
bir Allah’a bir anneme sonsuz itimadım var
herkes beni yarı yolda bırakıyor ya Ali
herkes beni yarı yolda bırakıyor bu çok zor!
...
Mavi Marmara ile bindim otobüse. Deli Gibi Uykum Var Nermin dedi kuşlar. Dev Ekranda Mahşer Keyfi dedi gök. Homurtularla yürüdü otobüs. Şiir gibi göz süzdüm dünyaya. Şiir bandım pusa. Soğuktu.
Akabe çıkınından Ali Ayçil çıktı Yenilgiden Dönerken.
Arka kapağına vurdum kafayı:
"Ben o yenilgiyi sevdiğimde, içimde bir zafer şarkısı vardı. Bir bakış, simitlere, sıcak çaylara, işçi tulumlarına, dilenci ellerine yapışıp kalmış bir bakış, nereye gitsem, uzun kirpikleriyle peşim sıra gelirdi. Kimdi o bakışın sahibi? O çavdarları yeşerten ırmak; kırıkları onaran platin; budandıkça irileşen ağaç, bunaldıkça insanlara doğru kaçan haylazlık! İnsan dönüp çözülmüş bir yumruğa bakınca hemen anlardı, parmak uçlarında hâlâ şeritlerin, apoletlerin, kravatların, incinmiş bir gururun, terk edilmiş bir bakışın nabzının attığını. Sonra yeni efendilerini gönderdi zaman; bütün eski kravatlar, apoletler, şeritler bir bir toplandı, yerlerine yenileri dikildi. İncinmiş gururlar, ıssız bakışlar eşyayla onarıldı. Öyle ustalıkla çözüldü ki yumruk, kimse fark edemedi bu yoksul gövdeye bu pahalı ipeğin nasıl giydirildiğini. Yeni yenilgi çağı böyle başladı..."
Haşmet Babaoğlu gibi rastgele karıştırıyorum. Parmaklarım durduruyor beni. Sevgili Tütün... Beni alıp uzun ve uzak bir yola götürüyor. Önce uğramam gereken bir durak var: Uzun Samsun İçenlerin Aşireti.
Hiç yorum yok