Son Yazılar

Sizce?

Edebiyatımıza baştan sona rengiyle, kokusuyla, şekliyle sirayet etmiş bir çiçektir gül. Sevgilinin yüzü ve yanağı ile sıkı münasebeti vardır. Bazan gül bunlara; bazan da bunlar güle benzerler. Gerek koku, gerekse renk bakımından çok güzel olan gül, daima tazedir. Gül suyundan tutunuz yakaya iliştirilen güle, kabre gül dikmekten mendile gül bağlamaya, Kur'an içine gül koymaktan elde gül taşımaya kadar olmazsa olmazımız olan gül hayati bir mazmundur. "Gül bülbülden ziyade insan elinden neler çeker" atalar sözünü de "Gülü tarife ne hacet, ne çiçektir biliriz" hikmetini de öyle yaşarız ki bütün güzellikler için bile isteye "Gül" deyip dururuz.

Gülün edebiyatımızda (Özellikle Divan şiirimizde) bu kadar yoğun bir ilgiyle karşılanmasının dört temel sebebi vardır:

1. En çok bilinen, her yerde yetişen, en yaygın çiçek olması; en güzel ve en alımlı çiçek sayılması.
2. Sevgilinin yüzü, yanağı ve dudağı gibi en çok dikkat çeken ve en güzel uzuvlarıyla benzerlik göstermesi.
3. Güzel görünümü yanında dokunma ve koku alma duyularına da hitap etmesi.
4. Hz.Muhammed ve Hz.Yusuf gibi, toplumda saygı gören din büyüklerinin simgesi olarak benimsenmiş olması.

Sizin hayatınızda yeri nedir gülün?

Kolay ve her yerde yetiştiriliyor olması mı? Kokusu ve rengi mi? Kendinizi bülbül yerine koyma muradınız mı? Söyleyemedikleriniz için aracı mı?
Nedir?

Bazı güzellikler izahtan varestedir. Sanırım gerek görünümü, kokusu, şekli gerek çabuk ve kolay büyümesi gibi etkenler gülü gözümüzün önünden eksik etmemektedir.

Öyleyse,

"Gelin gülle başlayalım atalara uyarak
Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine
" (Sezai Karakoç)

Hiç yorum yok