Kalem Karası [Göğe Değnek]
Bir servisten iner gibi iniyorsun. Servisten başka nasıl inilir ki diye soramıyorsun. Soramaman iyi çünkü sana verecek afili cevaplarım yok. Hatta şaşkın bir öğrencinin şaşkın bakışlarıyla şaşkın sorularına verilen şaşkın cevaplar kadar şaşkınım. Şaşkınız. El eleyiz ve bir bilgi yarışmasına kazananı belli edecek final sorusunu sıcacık ellerinle karşılıyorum. Yağmur yağar mı diye soruyor sunuculuk yapan ve tahminen edebiyat hocası diyebileceğimiz orta yaşlardaki bayan. Kesin evlenememiş bir bayandır bu. Tavırları ele veriyor. Endişe hakim ayak parmaklarında. Saçları tedirgin. Sesi kapris.
Kapris dedim de bir otel adı olmuş biliyor musun? Sonra çocuğumuz olsa ve adını ne koyalım diye düşünsek makamına geçtim. Kırmızı elma kızaramadan düştü dalından. Çocuklara iyi isimler koymak lazım. Türkçe karaktersiz. Karaktersiz ne kötü bir kelime be birader. Bütün argo kelimeleri toplamışlar winrar ile karaktersizin içine sıkıştırmışlar abi. Ellerin ellerimde. Yağmur. Ellerine yağmur yağıyor. Ellerin yağmu olup yağıyor. Öpsem sırılsıklam aşk keser miyim? Öpmeye gerek yok ki şekerim diyor elmanın kurdu. Haydi ağaç dikelim. Sosyal bir aktivite ile ansın bizi dünya. Aşk tılsımını ağaçlara yazmak için ağaç dikelim. Güneş sırtımızdan vursun da gölgelerimizin bize son gösterisini izleyelim. Sen hiç seyrettin mi gölgeni sahnede? Bir çocuk oluveriyor biliyor musun? Sen oluyorsun. Çocuk sen. Sonra? Sana gölgemin ağladığını söyleyemem. Daha bir sıkı tut ellerimi bebek, tut biraz. Cahit Külebi yazmasaydı bu mısraları kesin şair olurdum. Gereği yok şimdi. Söz uçurumdan düştü, kelimeler paramparça. Bak aşkın şakuli kayık işte. Ş düştü diye ite dönüştü işte. Gerek yok sevk ve reçeteye. Biz iki kişi oldukça takvim-i vakayi'den tercüman-ı ahval'e dair serencam yerli yerinde duruyor. Bir çarpıntı ile vurdukça saniyeler bilesin ki sen ve ben boğazlanmış tavuğun kafası ve gövdesi arasındaki hengamenin pıhtısıyız. Dur şimdi. Ellerini çekme ellerimden. Geliyorum bekle. Daha kaç coğrafi bölgeye ayırayım gövdemi. Çevirme şu küreyi rüzgar. Böyle esmese rüzgar sana geceyle gelen şıvgınların hikayesini de anlatabilirim. Dinler misin?
Kapris dedim de bir otel adı olmuş biliyor musun? Sonra çocuğumuz olsa ve adını ne koyalım diye düşünsek makamına geçtim. Kırmızı elma kızaramadan düştü dalından. Çocuklara iyi isimler koymak lazım. Türkçe karaktersiz. Karaktersiz ne kötü bir kelime be birader. Bütün argo kelimeleri toplamışlar winrar ile karaktersizin içine sıkıştırmışlar abi. Ellerin ellerimde. Yağmur. Ellerine yağmur yağıyor. Ellerin yağmu olup yağıyor. Öpsem sırılsıklam aşk keser miyim? Öpmeye gerek yok ki şekerim diyor elmanın kurdu. Haydi ağaç dikelim. Sosyal bir aktivite ile ansın bizi dünya. Aşk tılsımını ağaçlara yazmak için ağaç dikelim. Güneş sırtımızdan vursun da gölgelerimizin bize son gösterisini izleyelim. Sen hiç seyrettin mi gölgeni sahnede? Bir çocuk oluveriyor biliyor musun? Sen oluyorsun. Çocuk sen. Sonra? Sana gölgemin ağladığını söyleyemem. Daha bir sıkı tut ellerimi bebek, tut biraz. Cahit Külebi yazmasaydı bu mısraları kesin şair olurdum. Gereği yok şimdi. Söz uçurumdan düştü, kelimeler paramparça. Bak aşkın şakuli kayık işte. Ş düştü diye ite dönüştü işte. Gerek yok sevk ve reçeteye. Biz iki kişi oldukça takvim-i vakayi'den tercüman-ı ahval'e dair serencam yerli yerinde duruyor. Bir çarpıntı ile vurdukça saniyeler bilesin ki sen ve ben boğazlanmış tavuğun kafası ve gövdesi arasındaki hengamenin pıhtısıyız. Dur şimdi. Ellerini çekme ellerimden. Geliyorum bekle. Daha kaç coğrafi bölgeye ayırayım gövdemi. Çevirme şu küreyi rüzgar. Böyle esmese rüzgar sana geceyle gelen şıvgınların hikayesini de anlatabilirim. Dinler misin?
Hiç yorum yok