Kara Kız
çeşmelerden serinlik olup inerdin gözlerime. çınarlar, cevizler dal uzatıp umut nağmelerini mırıldanırken sıcak yaz seherlerinde, nazlı bir gelin edasıyla acımı süpürürdün. sızısı kesilmeyen çay gibi sevdamı berkitir, sineme meltemler estirirdin. ismin ayşe idi, fatma idi, emine idi. bir hacer nine bir de ben, "kara kız" diye çağırırdık seni, yarlardan boşluğa düşen her rüzgarın ardından. kara kız'a sevdalı bir deli oğlan vardı. kimdi, kimin nesiydi bilmezdin. bir göz, bir bakış yapışırdı her sabah, merhametin ile suladığın karanfillere, tenine. hayra yorup geçerdin kulağındaki çınlamayı. seni dualarla anan insanı bilmezdin. deli oğlan'ın sana sıcak günler gibi aktığını bilmezdin. savaş suskunu hacer nine susar, bilmezdin.
ciğeri yanık türküler uçuşurdu her sabah avlun içinde. bahçenin köşesinde meşakkat ve sıkıntı dağıtan kayısı, köyün sırtını yasladığı dağın eteklerinden sökün eden hasret korkusu ve az konuşan delikanlının mahpushaneyi andıran bakışları, sana, sıradan ikindi yorgunluğu olurken, kavrulan ayaklarını yıkadığın sular, için için devrilen bir yiğidin gözyaşlarını ayakların altına sunardı. çalı süpürgelerle süpürüp geçerdin. kara sevdanın ateşini yakıp geçerdin. bu ülfetin neden olduğunu bilmezdin.
bağlar bozulur, ıslıklarla köye dönerdi gençler, ihtiyarlar. ay, gecenin ilmikleri arasından odana akardı. on altısında, daha güz yaprakları ile savrulmamış, kış nedir tatmamış bir genç kızın hayalleri, rüyalarıyla cenk ederdi. ay buluta girer, kara kız, deli oğlan'ın rüyalarına girerdi. deli oğlan, kara kız'dan başka uyku nedir bilmezdi. kara kız bunu bilmezdi.
yusufcuk ne söyler, bilmezdin.
ıhlamurlar, bıkmadan yaş dökerdi. Allah'tan rahmet dilenirdi gurbetten cenazesi gelenlere. bir ağır hava, bir matem nefesi çöreklenirdi saçlarından uzak yaylalara. deli oğlan, yaylaları mesken tutardı. yaylalarda gece gündüz bin mısra okur, bir divan yazardı. bakışını balyoz kılıp fısıltıyla dağlar yıkardı. deli oğlan için için yanar, kimse bilmezdi. kimse bilmezdi alnını kapıp getiren masalları. masalların kellesi alınan kahramanını hacer nine'den başka kimse bilmezdi. deli oğlan'ın sevdasını, kara kız bilmezdi...
ciğeri yanık türküler uçuşurdu her sabah avlun içinde. bahçenin köşesinde meşakkat ve sıkıntı dağıtan kayısı, köyün sırtını yasladığı dağın eteklerinden sökün eden hasret korkusu ve az konuşan delikanlının mahpushaneyi andıran bakışları, sana, sıradan ikindi yorgunluğu olurken, kavrulan ayaklarını yıkadığın sular, için için devrilen bir yiğidin gözyaşlarını ayakların altına sunardı. çalı süpürgelerle süpürüp geçerdin. kara sevdanın ateşini yakıp geçerdin. bu ülfetin neden olduğunu bilmezdin.
bağlar bozulur, ıslıklarla köye dönerdi gençler, ihtiyarlar. ay, gecenin ilmikleri arasından odana akardı. on altısında, daha güz yaprakları ile savrulmamış, kış nedir tatmamış bir genç kızın hayalleri, rüyalarıyla cenk ederdi. ay buluta girer, kara kız, deli oğlan'ın rüyalarına girerdi. deli oğlan, kara kız'dan başka uyku nedir bilmezdi. kara kız bunu bilmezdi.
yusufcuk ne söyler, bilmezdin.
ıhlamurlar, bıkmadan yaş dökerdi. Allah'tan rahmet dilenirdi gurbetten cenazesi gelenlere. bir ağır hava, bir matem nefesi çöreklenirdi saçlarından uzak yaylalara. deli oğlan, yaylaları mesken tutardı. yaylalarda gece gündüz bin mısra okur, bir divan yazardı. bakışını balyoz kılıp fısıltıyla dağlar yıkardı. deli oğlan için için yanar, kimse bilmezdi. kimse bilmezdi alnını kapıp getiren masalları. masalların kellesi alınan kahramanını hacer nine'den başka kimse bilmezdi. deli oğlan'ın sevdasını, kara kız bilmezdi...
Hiç yorum yok