100 Türk Büyüğü
Andırın Postası Sanat Eki “İkindi Yazıları”nı hatırlar mısınız? Merhum M. Ali Zengin’in o sarı kağıda basılı İkindi Yazıları, ülkemin şair ve yazarlarının uğramadan geçemediği bir güzellik manifestosuydu. Ücretsiz postalanırdı adreslerimize, kitap ve dergi tanıtımları da ücretsiz yayınlanırdı. Molla Kasım, Kemal Sayar, Gökhan Özcan, Hakan Albayrak, M. İdris, Şaban Abak… Kimler, kimler vardı bu sarı sayfalarda…
İkindi Yazıları’nın (Beşinci yıl Ocak:90) 89. sayısında Sevgili Kemal Sayar 100 Türk Büyüğü başlıklı bir bölüm başlattı. Dibacesi şöyle idi:
“Tarih hiçbir şey öğretmez bize” diyor Sting bir şarkısında. Biz kendi tarihimizi yazmalıyız. Onların tarihinden öğrenecek hiçbir şey yok çünkü. Çünkü onların yazdığı tarihte gönül adamlarına, şairlere, ehl-i dil ve din’e yer yok. Beyinsiz politikacılar, yüreksiz laf canbazları, ve “sahte kahramanlar” dolduruyor onların tarihini. Sifonu çekmenin vakti geldi.
Ben başlatıyorum. Siz de yanınızda ve yörenizde tanıdığınız gönül ehlini yazın, kendi tarihimizdeki yerlerini alsın onlar da. “Tarih yazmak dünyanın gizli damarlarına güvercin salmak gibidir. Koyverin, hapsetmeyin güvercinleri.“
Mezkur sayıda Kemal Sayar Halit Kalkandelen, Molla Kasım, Mehmet Bodur, Nedim Ali, Erol Göka, Ömer Özsöğüt, Hüseyin Atlansoy, Yüksel Peker ve Gökhan Özcan’ı tarihe kaydedivermiş. Devamı da başlangıcı gibi muhteşem olmuş yazıların. Hemen herkes muhitinden bildiklerini yazmış; tarih yazılmış.
Bilmeyenler örnek teşkil etmesi bakımından Molla Kasım’ı alıyorum buraya.
Molla Kasım
20. yy Türkiye’sinin en mühim mütefekkir ve muharriri. Zehir zemberek yazılarıyla yıllardır kültür dünyamızda bir fırtına gibi esiyor. Eski zaman ceridesinin yaşadığımız ülkeye taş çıkartan bir sıklıkla maruz kaldığı darbeler aslında onun güçlü tarafına yapılıyor. Şu sıralar aylık mecmualarda yazıyor. Evvel Zaman İçinde adlı kitabı geçenlerde yayınlandı. Kurduğu parti sessiz ve derinden memleket siyasasına el koymaya hazırlanıyor. Hakkında anlatılan fıkralardan biri şöyle: İki Japon turistik bir gezi için gittikleri Vatikan’da birden mahşeri bir kalabalık içinde bulmuşlar kendilerini. Konuşmasını yapmadan önce Papa, uzaklardan ziyaretine gelen Molla ile kucaklaşmış sohbet etmiş. Bu durumu uzaktan izleyen Japonlar birbirlerine sormuş: yahu Molla kasım’ın kucaklaştığı o beyazlı adam kim? Uzun lafa gerek yok: Onu herkes tanıyor ve onu herkes çok seviyor. (k.s.)
Bu tarihe kayıt düşme işini de ben başlatıyorum dostlar. Çekin sifonu ve dünyanın gizli damarlarına salıverin güvercinleri…
İkindi Yazıları’nın (Beşinci yıl Ocak:90) 89. sayısında Sevgili Kemal Sayar 100 Türk Büyüğü başlıklı bir bölüm başlattı. Dibacesi şöyle idi:
“Tarih hiçbir şey öğretmez bize” diyor Sting bir şarkısında. Biz kendi tarihimizi yazmalıyız. Onların tarihinden öğrenecek hiçbir şey yok çünkü. Çünkü onların yazdığı tarihte gönül adamlarına, şairlere, ehl-i dil ve din’e yer yok. Beyinsiz politikacılar, yüreksiz laf canbazları, ve “sahte kahramanlar” dolduruyor onların tarihini. Sifonu çekmenin vakti geldi.
Ben başlatıyorum. Siz de yanınızda ve yörenizde tanıdığınız gönül ehlini yazın, kendi tarihimizdeki yerlerini alsın onlar da. “Tarih yazmak dünyanın gizli damarlarına güvercin salmak gibidir. Koyverin, hapsetmeyin güvercinleri.“
Mezkur sayıda Kemal Sayar Halit Kalkandelen, Molla Kasım, Mehmet Bodur, Nedim Ali, Erol Göka, Ömer Özsöğüt, Hüseyin Atlansoy, Yüksel Peker ve Gökhan Özcan’ı tarihe kaydedivermiş. Devamı da başlangıcı gibi muhteşem olmuş yazıların. Hemen herkes muhitinden bildiklerini yazmış; tarih yazılmış.
Bilmeyenler örnek teşkil etmesi bakımından Molla Kasım’ı alıyorum buraya.
Molla Kasım
20. yy Türkiye’sinin en mühim mütefekkir ve muharriri. Zehir zemberek yazılarıyla yıllardır kültür dünyamızda bir fırtına gibi esiyor. Eski zaman ceridesinin yaşadığımız ülkeye taş çıkartan bir sıklıkla maruz kaldığı darbeler aslında onun güçlü tarafına yapılıyor. Şu sıralar aylık mecmualarda yazıyor. Evvel Zaman İçinde adlı kitabı geçenlerde yayınlandı. Kurduğu parti sessiz ve derinden memleket siyasasına el koymaya hazırlanıyor. Hakkında anlatılan fıkralardan biri şöyle: İki Japon turistik bir gezi için gittikleri Vatikan’da birden mahşeri bir kalabalık içinde bulmuşlar kendilerini. Konuşmasını yapmadan önce Papa, uzaklardan ziyaretine gelen Molla ile kucaklaşmış sohbet etmiş. Bu durumu uzaktan izleyen Japonlar birbirlerine sormuş: yahu Molla kasım’ın kucaklaştığı o beyazlı adam kim? Uzun lafa gerek yok: Onu herkes tanıyor ve onu herkes çok seviyor. (k.s.)
Bu tarihe kayıt düşme işini de ben başlatıyorum dostlar. Çekin sifonu ve dünyanın gizli damarlarına salıverin güvercinleri…
Hiç yorum yok