Tahiyyat gözlerim

Tamam sustum. Rüzgarı susturan yağmur gibi. Sustum.
Yalnız susarak otursak olmaz mı? Hep içime bakarım söz. Eğilir, bir Orhan Gencebay klâsiği dinliyor edasıyla hüzün ve isyan, teslim ve öfke tonlarına kuş olup uçarım. Söz. Konuşmam.
Ama yüzüme bak ki susayım.
Bak ki mağlubiyet felakete tebdil olmasın yüreğimde. Bir dağa bakar gibi bak istersen.
Durgun bir suya.
Fark etmez Jezabel.

Biraz melankoli, biraz tahiyyat gözlerim. Sırtımdaki sütun şahid sana çarpıyor kalb, dört elif miktarı bir çarpıntı ile vav şeklinde eğiliyorum yere düşen bakışlarına.
Ne sıcak bakışların Jezabel.
Ne sıcak...
Anne, böyle bakar çocuğuna bilirsin.
Baba, kaşlarındaki yalancı çatıklığa rağmen böyle bakar.
Keşke ben de böyle bakabilsem Jezabel.
Bak konuşmuyorum. Ne aksak yürüyüşle geçen acılara taş atıyorum ne bir mısra ile coğrafyalar aşıyorum. Bilirsin, anne desen acıya ve hasrete destan olurum.
Bilirsin, ölmek desen ölür de ölüm büyütürüm koynumda.
Ya aşk desen Jezabel?

Ellerimi tut Jezabel.
Deryalar ateş.

Hiç yorum yok