Yâr Mektupları - II

Sevgili,

Sesin, dünyanın en gizemli köşeleri. İçten konuşmaların, küçücük gülmelerin aklımda ne varsa, sana söylemeyi planladığım neler varsa alıp götürüyor.

Sevgili,

Sana hitapların en güzeli ile, en samimisi ile sesleniyorum.

Bu hasret fırtınası, bir mahşer bırakıyor ardında. Kuru, cansız, alelade bir yaprak misali, dev dalgaların arasında bir o kayaya, bir bu yalçın dağlara savruluyorum. Tut beni sevgili.

Seviyorum de ve öldür beni.

“Cihanı hiçe satmaktır adı aşk
Döküp varlığı gitmektir adı aşk”
İnsanlık yaratıldıktan beri var olan aşkın kendisiyiz biz. Leyla ile Mecnun’un yaşadıkları farklı değildi bizim yaşadıklarımızdan. Ferhad ile Şirin bizden farklı bir şey hissetmediler. Bütün aşkların hülasası ile seviyorum seni. Bütün kadınlar seni kıskanıyor, aşıklar hayretle parmak ısırıyor bize. Bize bakarken elini kesenler, aşkın böylesine gıpta ediyorlar sevgili.

“Bu alem sanki oddan bir deniz
Kendini ana atmaktır adı aşk”

Ey Eşrefoğlu nasıl yaşadın, bilmem. Lakin aynı topraklar üzerinde, aynı ateşten denizlerde balmumundan gemilerle salınmakla mağrurum. Değil asırlar önce yaşamak, asırlar sonra da yaşasan, aşk için, bu denizlere dalmaktan ne sen korkarsın ne ben bir an tereddüt ederim. Ne büyük bir bahtiyalık ki aynı dili konuşuyoruz senle.

“Ehl-i dil birbirini bilmemek insaf değil”

Sevgili.

Günlerim senle başlıyor. Günlerim senle huzura kavuşuyor. Sensiz kalkılan uykular değil, senle dolup taşan rüyalar taşıyor kuşlar kanatlarında. Bahtiyarım. Hasretsem de bahtiyarım.

Bu sevda biz kadar kime yakışır ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim.

Hiç yorum yok